22 Mayıs 2014 Perşembe

Kral'ın Ölümü ( Mitolojik bir masal,destan, şiir denemesi )

Büyük Kral  Kyzikos’ un Ölümü


I
Kral huzursuz uykusunda korkunç bir kabus görüyordu
Her yanı kaplayan  siyah bir gölge üzerine çullanmıştı
“ Ben ölümün gölgesiyim”  diye bağırıyordu
Savaşamıyor , kolunu kıpırdatamıyordu cesur Kral
Tarifsiz inlemeleri ve haykırışlarına yetişti kraliçe
Kan ter içinde uyandı , korkunç görünüyordu
Kulak kabarttı geceye korkunç gözlerle
Fırtına , yağmura karışan haykırışlar  ve bağırışları duydu
Mızrağını, kalkanını ve kılıcını  kaptığı gibi fırladı dışarıya
 
Karanlık gece , korkunç bir yağmur ve fırtına
Propontis’in  deli poyrazı  karanlık bir gölge gibi çökmüştü  geceye
Darmadağan ediyor  kıyıdaki şehrini koca Kral’ ın
Koşuyor  yağmurda sönen meşalesi elinde,  kıyıya doğru delice
Fırtınanın ve yağmurun sesi korkunç bir canavara dönüşüyor
Birde kulağına gelen  kah acı dolu  , kah çılgınca  haykırışlar , kapışmalar
Kılıçların vuruşması şimşek gibi çakıyor gecede
Kalkanların çarpışıyor havada  iki dev boğanın toslaşması misali
Mızrakların kırılıyor  , sanki  kutsal meşe ağacının çatırdaması gibi
Kan da  yağmur  gibi akıyor , kan kokusu yağmura ağır basıyor
Kralın güzel şehrinin agorasında  kırmızı bir göle dönüşüyor

 
Kollarını açıyor  ve  haykırıyor  göklere  büyük Kral :
“ Ey Tanrılar , nedir benden istediğiniz , nedir bu nefretinizin sebebi   ? 
Gökyüzü yarılıyor  ve şimşek kralın  mızrağını ortasından kırıyor
Propontis’in  kıyısında bembeyaz köpüklerin arasında
Onu görüyor Kral   :  Bir hayalet bir gemi ve savaşçıları
Her tarafa  yayılmış ölü bedenlerin ortasında  tek başına
Savaşıyor delice ,  şimşekten kılıcı  ve  gök gürültüsünden kalkanı  ile ...

 
 Sonunda  kırık mızrak da elinden düşüyor
Kılıcını karanlık laneti yok etmek istercesine fırlatıyor denize
Bir düşman daha düşüyor kan içinde dizleri üstüne
Koşuyor şimdi  delice  kudurmuş dalgaları ile Propontis’e
Yağmur yıkıyor kanlı bedenini   , fırtına sarıyor tüm benliğini
Kabusundaki  karanlığın ta içine dalıyor korkusuzca  ...

 
Ve aniden ılık ve tatlı bir acı duyuyor  tüm vücudunda  ...
Dizlerinin üzerine çöküyor yavaşça
Kapkaranlık gece  görülmemiş bir parlaklıkla aydınlanıyor önce
Çekiyor böğründeki kılıcı kendi elleri ile
Sonra ışık yavaş yavaş soluyor...
Büyük Kral etrafında ki sesleri duyamazcasına  uzaklaşıyor
Törensel zırhını giymiş,  Pegasus’un üzerinde yükseliyor  göklere
Tanrıların onu çağrışını duyuyor şimdi
Uzaklarda  bulutlarla kaplı  kutsal dağı görüyor sanki
Karanlıkdan aydınlığa  huzur  kaplıyor  her yanını
Ve sonsuz uykusuna  dalıyor büyük kral Kzikos
Propontis’in ıslak kumsalındaki  ölüm yatağında
Çılgın dalgaları yorganı  olurken çıplak bedenine
Karanlık gece onu koynuna alıyor sessizce ...
 II
Ve sabah ,
Zeus’a  kızmış  yüce Poseidon ve kusmuş tüm kinini gece Propontis’in üstüne
Dyonysos , Arktonnesos’un eşsiz üzümlerinden yaptığı şarabıyla
Gündoğumunda ancak  sakinleştirebiliyor  çılgın Poseidon’u
Gün ağırıyor şimdi  Kara Dağların ardında
Altın postun peşindeki büyük Kaptan Iason  kaldırdı  yorgun başını
Büyük savaştan arda kalan son gücüyle ve baktı kan rengi sahile
Gün doğumunun kızıllığı  ve kanın kırmızısı ile benzersiz renkteki büyülü denize
Argo gemisinin kırık direği gibi savaşçıları da  eğilmişlerdi yere
Büyük bir acı ve hüzünle ...
Tanıdı burayı büyük kaptan , yüce dostu büyük Kral Kyzikos’un ülkesini
Ve o anda tüm ruhu büyük bir acıyla sarsıldı
Büyük boğa başını oynattı ve  titredi üzüntüyle  tüm yeryüzü
Ve hatta  Olympos dağı ve tüm tanrıları
Yer yarılsaydı da  Iason içine girseydi diye istedi
Poseidon’ un laneti  fırtınada sürüklemişti gemisini geriye
Yüce dostu bu büyük Kralın ülkesine
Zeusun karanlık öfkesiyle  gece
Kararttı tüm gözleri bir perde ile
Tanıyamadılar birbilerini  ölümün sardığı gecede
İki dost çarpıştılar düşman diye  birbirleriyle
Ve Iason öldürdü Onu  bir kılıç darbesiyle

 
Şimdi   bu kanlı sahilde  tüm savaşçıları ile
İçinde her an büyüyen  acısı ve hüznüyle
Ağlıyordu büyü kaptan  dinmeyen gözyaşlarıyla
Yaptılar görkemli  bir tören  büyük Kral’ a
Upuzun yas süresinde kaldılar  o topraklarda acılarıyla

 
Dağlardan gözyaşlarını temsil eden bir su getirdiler
Yaptılar bir çeşme  kralın şehrinin tam ortasına
Her kim ki bu çeşmeden su içerse  , bilmeliydi ki
Bu güzel ülkenin büyük Kralını öldürmüş kaptanın
Pişmanlığını ve  dindirmeyecek sonsuz gözyaşlarını ...
Kyzikos’un  pınarıdır o sonsuza kadar akacak çeşme

 
Bugün hala o güzel ülkenin dağlarında
Akan her derenin ve çeşmenin suyunda
Bu büyük acının ve de dostluğun
Hüzünlü hikayesi akar durur  ve karışır Propontis’e
Sular Arktonnesos ‘un  tüm toprağını
Kutsal Zeytin ağaçları ve üzüm bağlarını , yapraklarını
O poyraz her estiğinde savaşçıların  sesleri yankılanır göklerde
Dalgaların beyaz köpüklerinde Argo gemisi görünür sahilde
Şimşeklerin aydınlattığı karanlık gecelerde
Gökyüzüne bakarsanız belki size  de görünür
Yüce Kralı o güzel yüzüyle ...


Aylak AdamMayıs 2014

14 Mayıs 2014 Çarşamba

Soma'lı Madenciye Ağıt



SOMA’LI MADENCİYE AĞIT
 Kara haber  tez duyulur
Karayı en kara yapan yerden
Toprağın yüzlerce metre altından
Kapkara olur yürekler kömür karasından beter !
Kaderdir  , kısmettir  onlar için
Kapkara kömürün içinden tertemiz bir ekmek çıkarmak
Yoksuldur , fakirdir , çaresiz
Öyledir , öyle , maval okumayın bana
Sorgusuz sualsiz modern köleliktir rolleri
Lütfederler (!)  ağalar beyler onlara bu ekmeği
Düşer peşine kaderinin ,papatya falı açar gibi
Her girdiğinden yılanın bile girmeyeceği o deliğe
Ha bugün ha yarın diye
Sağ çıkarsa şükreder , çıkmazasa kader der ...
Her sabah kimse duymaz belki ama
O içten içe helaleşir karısıyla evlatlarıyla tüm dünyayla
Gidip dönememe yazgısıyla ...
Hikaye aslında çok bildik
Uzatmanın ötesi  laf salatası ...
Şimdi bakıyorum da fotoğraflara yansıyan o kara yüzlere
Herşeyi anlatıyor tüm çıplaklığı ile
Teslim olmanın , kaderciliğin , çaresizliğin , acının ...
Hepsi çok gerçek   -süt gibi beyaz bir gerçek-  o kara yüzlerde
Birde - kömürün siyahı kadar - tezatı da var politikacıların o  çirkin yüzleri ile yansıyan karelere ...
Hep aynı palavra  
“ ... ölenlere rahmet , geride kalanlara başsağlığı , haydi önümüze bakalım , gir bakalım kardeşim şu deliğe ...”
Unutulacak  bir süre sonra her şey yine ...
Şunu da unutma ki kardeşim ,  sana kimse yardım etmeyecek  ,
Kurtuluşun kendi elinde ve  sen istersen kurtulacaksın bu kölelikten
Aksine her gün yaşar görünsekte ,  ölmeye devam edeceğiz  yine bu deliklerde hep birlikte
Kızgınız değil  mi önce  kendimize , sana , ona , buna, şuna , herkese , herşeye ...
Ya çare ?
Ya çözüm ?
Nerede ?
Ya da tüm suç belki de   Uzun Mehmet’de ...  


Aylak Adam
Mayıs'ın ve acının ortasında ...



Türkiye Soma için ağlıyor

A.A -  14/05/2014 07:47
Manisa'nın Soma İlçesi'ndeki Soma Holding'e ait olan kömür madeninde yaşanan faciada 205 işçi hayatını kaybetti, 80 işçi de yaralandı. Ölü sayısının 400'ü bulmasından korkuluyor. Ölen işçilerin cenazeleri ailelere teslim ediliyor.

13 Mayıs 2014 Salı

Hayal


Sanırım izlediğim bir filmde geçen bir cümleydi aklımda kalan  , şöyle geçiyordu anektod sanırım ,

 
" ...Unutma ki  KÖLELERİN büyük bir çoğunlukla  en büyük hayali bir gün EFENDİ olmakır !"

Dikkat buyurunuz  " EFENDİ OLMAK " ,  yani  " ÖZGÜR OLMAK "  değil !

İnsanı anlatan şahane bir tespit ! 

Gündüz Vassaf'da  " Cehenneme Övgü" de bunu  benzer şekilde anlatmış

"Çoğu zaman ezilenler, kendilerini ezenler gibi olmaya özenirler. Bir zamanlar ezilmiş olanların, birinci sınıf ezenler olduğu görülmüştür. Tarih bu tür örneklerle doludur: Sömürgecilerin iktidarının yerini alan Afrika cumhuriyetlerinden tutun da toplama kamplarında, gönüllü olarak, gardiyan görevlerini devralan Yahudi mahkumlara varıncaya kadar..."
 
Gündüz Vassaf, Cehenneme Övgü


" Buyrukçuların çıkarları için eğitilen bir insan köle olmayı isteyecek kadar salaktır " 

Friedrich Wilhelm Nietzsche
...