I
Kral
huzursuz uykusunda korkunç bir kabus görüyordu
Her yanı
kaplayan siyah bir gölge üzerine
çullanmıştı
“ Ben ölümün
gölgesiyim” diye bağırıyordu
Savaşamıyor ,
kolunu kıpırdatamıyordu cesur Kral
Tarifsiz inlemeleri
ve haykırışlarına yetişti kraliçe
Kan ter
içinde uyandı , korkunç görünüyordu
Kulak
kabarttı geceye korkunç gözlerle
Fırtına ,
yağmura karışan haykırışlar ve bağırışları
duydu
Mızrağını,
kalkanını ve kılıcını kaptığı gibi
fırladı dışarıya
Karanlık
gece , korkunç bir yağmur ve fırtına
Propontis’in
deli poyrazı karanlık bir gölge gibi çökmüştü geceye
Darmadağan
ediyor kıyıdaki şehrini koca Kral’ ın
Koşuyor yağmurda sönen meşalesi elinde, kıyıya doğru delice
Fırtınanın ve
yağmurun sesi korkunç bir canavara dönüşüyor
Birde kulağına
gelen kah acı dolu , kah çılgınca
haykırışlar , kapışmalar
Kılıçların
vuruşması şimşek gibi çakıyor gecede
Kalkanların çarpışıyor
havada iki dev boğanın toslaşması misali
Mızrakların
kırılıyor , sanki kutsal meşe ağacının çatırdaması gibi
Kan da yağmur gibi akıyor , kan kokusu yağmura ağır basıyor
Kralın güzel
şehrinin agorasında kırmızı bir göle
dönüşüyor
Kollarını
açıyor ve haykırıyor
göklere büyük Kral :
“ Ey
Tanrılar , nedir benden istediğiniz , nedir bu nefretinizin sebebi ? ”
Gökyüzü
yarılıyor ve şimşek kralın mızrağını ortasından kırıyor
Propontis’in
kıyısında bembeyaz köpüklerin arasında
Onu görüyor Kral : Bir
hayalet bir gemi ve savaşçıları
Her tarafa yayılmış ölü bedenlerin ortasında tek başına
Savaşıyor
delice , şimşekten kılıcı ve gök
gürültüsünden kalkanı ile ...
Kılıcını
karanlık laneti yok etmek istercesine fırlatıyor denize
Bir düşman
daha düşüyor kan içinde dizleri üstüne
Koşuyor şimdi delice
kudurmuş dalgaları ile Propontis’e
Yağmur
yıkıyor kanlı bedenini , fırtına sarıyor tüm benliğini
Kabusundaki karanlığın ta içine dalıyor korkusuzca ...
Ve aniden
ılık ve tatlı bir acı duyuyor tüm vücudunda ...
Dizlerinin
üzerine çöküyor yavaşça
Kapkaranlık
gece görülmemiş bir parlaklıkla aydınlanıyor
önce
Çekiyor böğründeki
kılıcı kendi elleri ile
Sonra ışık
yavaş yavaş soluyor...
Büyük Kral
etrafında ki sesleri duyamazcasına uzaklaşıyor
Törensel zırhını
giymiş, Pegasus’un üzerinde
yükseliyor göklere
Tanrıların
onu çağrışını duyuyor şimdi
Uzaklarda bulutlarla kaplı kutsal dağı görüyor sanki
Karanlıkdan
aydınlığa huzur kaplıyor
her yanını
Ve sonsuz uykusuna
dalıyor büyük kral Kzikos
Propontis’in
ıslak kumsalındaki ölüm yatağında
Çılgın
dalgaları yorganı olurken çıplak
bedenine
Karanlık
gece onu koynuna alıyor sessizce ...
Ve sabah ,
Zeus’a kızmış yüce Poseidon ve kusmuş tüm kinini gece Propontis’in üstüne
Dyonysos , Arktonnesos’un eşsiz üzümlerinden yaptığı şarabıyla
Gündoğumunda ancak sakinleştirebiliyor çılgın Poseidon’u
Gün ağırıyor şimdi Kara Dağların ardında
Altın postun peşindeki büyük Kaptan Iason kaldırdı yorgun başını
Büyük savaştan arda kalan son gücüyle ve baktı kan rengi sahile
Gün doğumunun kızıllığı ve kanın kırmızısı ile benzersiz renkteki büyülü denize
Argo gemisinin kırık direği gibi savaşçıları da eğilmişlerdi yere
Büyük bir acı ve hüzünle ...
Tanıdı burayı büyük kaptan , yüce dostu büyük Kral Kyzikos’un ülkesini
Ve o anda tüm ruhu büyük bir acıyla sarsıldı
Büyük boğa başını oynattı ve titredi üzüntüyle tüm yeryüzü
Ve hatta Olympos dağı ve tüm tanrıları
Yer yarılsaydı da Iason içine girseydi diye istedi
Poseidon’ un laneti fırtınada sürüklemişti gemisini geriye
Yüce dostu bu
büyük Kralın ülkesine
Zeusun
karanlık öfkesiyle gece
Kararttı tüm
gözleri bir perde ile
Tanıyamadılar
birbilerini ölümün sardığı gecede
İki dost
çarpıştılar düşman diye birbirleriyle
Ve Iason
öldürdü Onu bir kılıç darbesiyle
Şimdi bu kanlı sahilde tüm savaşçıları ile
İçinde her an
büyüyen acısı ve hüznüyle
Ağlıyordu
büyü kaptan dinmeyen gözyaşlarıyla
Yaptılar görkemli bir tören
büyük Kral’ a
Upuzun yas
süresinde kaldılar o topraklarda
acılarıyla
Dağlardan
gözyaşlarını temsil eden bir su getirdiler
Yaptılar bir
çeşme kralın şehrinin tam ortasına
Her kim ki
bu çeşmeden su içerse , bilmeliydi ki
Bu güzel
ülkenin büyük Kralını öldürmüş kaptanın
Pişmanlığını
ve dindirmeyecek sonsuz gözyaşlarını ...
Kyzikos’un pınarıdır o sonsuza kadar akacak çeşme
Bugün hala o
güzel ülkenin dağlarında
Akan her
derenin ve çeşmenin suyunda
Bu büyük
acının ve de dostluğun
Hüzünlü
hikayesi akar durur ve karışır Propontis’e
Sular Arktonnesos
‘un tüm toprağını
Kutsal
Zeytin ağaçları ve üzüm bağlarını , yapraklarını
O poyraz her
estiğinde savaşçıların sesleri yankılanır
göklerde
Dalgaların
beyaz köpüklerinde Argo gemisi görünür sahilde
Şimşeklerin
aydınlattığı karanlık gecelerde
Gökyüzüne
bakarsanız belki size de görünür
Yüce Kralı o
güzel yüzüyle ...
Aylak Adam - Mayıs 2014