Adada kahvede oturuyorum . Hangover kafa . Tavla şakırtısı ve gevezeliği bile rahatsız etmiyor beni . İki karga artık adada tek tük kalmış eski bir balıkçı kayığının ağlarını didikliyorlar , maden işçisi titizliğinde . Yüzünde güneşin ve soğunun yıprattığı çizgileriyle balıkçı mı yoksa faytoncu mu kestiremediğim benzetmem gerekirse istavritten büyük, zarganadan küçükçe , tığ gibi ince bir aga denize bakıp duruyor . Ayağında beyaz potinleri ile babanın o eski adalılarından birini görür gibi oluyorum. Ha , nasıl biridir onu ben bilmem , belki dülger balığına sormak lazım bunu . İnsanlar gelip geçiyor önümden . Bense Kaşık' a , Heybeli' ye bakıp , bakıp duruyorum . Akşamın başımdaki ağırlığı hafifçe havalanıyor bir martı gibi . Adanın kahvesinden bakıyorum denize ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder