Soundgarden
Konseri 6 Haziran 2014
İstanbul - Maçka
/ Küçük Çiftlik Park Adını rüzgarda korkunç sesler çıkaran bir heykelden almışlar ve Grunge’ın 90’larda ortalığı toz duman ettiği yıllardan ve yerden geliyorlardı . Gitmemek , onlarında konser çuvalımızın içine koymamak olmazdı . 1984 yılında Seattle’ın arka sokaklarında kurulan SOUNDGARDEN’den bahsediyorum .
Her konser
öncesi olduğu gibi Byfuss ile buluşup ön
hazırlık safhamızı tamamlıyoruz . Bu
defa Gümüşsuyunda ki dostmuz Atakan’ın
Kikas ‘ını kendimize mekan eyledik .
Soft bir demlenme denilebilir . Küçük Çiftlik Konser Sahasına
girdiğimizde İngiliz ön grup Kaiser
Chiefs sahne almıştı .Türüne İndie Rock denilen bana göre de pop , pek hafif de olsa pop rock
diyeceğim grubun en ilginç figürü ,
şarkıları sahne yerine orada burada söylemeyi kendine adet edinmiş vokalisti ( Ricky Wilson ) oldu . Kah kapı girişinde , kah bir gölgeliğin
tepesinde ya da sahne direkleri üstünde gibi . “
Ruby ruby “ nakartlı şarkısı ilgimi çekti, bir de
sarı – lacivert çubuklu sahne
arkası bayrakları bizi aldı götürdü Kadıköy’e doğru , işte o kadar ...
Sıra biran önce Soundgarden’a gelsin diye bekliyorduk ...
Şöyle geriye dönüp bakınca dün gibi geliyor 90’li yıllar , üzerinden oysaki yirmibeş yıl geçmiş . Babalar grubu kuralı otuz yıl olmuş , hani derler ya “ boru değil “ misali ... O yıllarda bir Pearl Jam nasıl olmuşsa yolunu şaşırıp İstanbul’a düşmüştü , 20 yıl sonra da şimdi o günleri hatırlayacaktık bir kez daha , Kurt Cobain’ i de saygıyla yad ederken ... Derken müzik başladı , şöyle bir uzaktan baktım sahnedeki arkadaşlarada , aşağı yukarı yaşıt olmamız gerekiyor , gitarist arkadaş ( Kim Tahayil ) saçı sakalı ve hafif göbeği ile bize bir nebze benzer halde ama Chris Cornell kardeşin maşallahı var gibi görünüyor, doğrusu aynen 90’larda ki havasında . Zaten kendisinin vokal gücüne ve şarkıcılığına hayranlığımız ve saygımız büyüktür , oraya hiç girmeye gerek yok da bu fiziki duruşu şekli ve şemali de şaşırtıcı geldi . Bakımlı bir grunge çocuğu olduğunu düşündümde bir an , biraz şaştım doğrusu . Hani yanlış anlaşılmasın kıskanmak değil bizimkisi , takdir , saygı , hürmet babında tabi. Ne yemişler ne içmişler bu arkadaşlar bunca yıl diye düşündüm , çünkü dertlerin tasaların peşinde koşmuştuk çokça içmiş pek yememiştik bir zamanlar beraberce ...
Şöyle geriye dönüp bakınca dün gibi geliyor 90’li yıllar , üzerinden oysaki yirmibeş yıl geçmiş . Babalar grubu kuralı otuz yıl olmuş , hani derler ya “ boru değil “ misali ... O yıllarda bir Pearl Jam nasıl olmuşsa yolunu şaşırıp İstanbul’a düşmüştü , 20 yıl sonra da şimdi o günleri hatırlayacaktık bir kez daha , Kurt Cobain’ i de saygıyla yad ederken ... Derken müzik başladı , şöyle bir uzaktan baktım sahnedeki arkadaşlarada , aşağı yukarı yaşıt olmamız gerekiyor , gitarist arkadaş ( Kim Tahayil ) saçı sakalı ve hafif göbeği ile bize bir nebze benzer halde ama Chris Cornell kardeşin maşallahı var gibi görünüyor, doğrusu aynen 90’larda ki havasında . Zaten kendisinin vokal gücüne ve şarkıcılığına hayranlığımız ve saygımız büyüktür , oraya hiç girmeye gerek yok da bu fiziki duruşu şekli ve şemali de şaşırtıcı geldi . Bakımlı bir grunge çocuğu olduğunu düşündümde bir an , biraz şaştım doğrusu . Hani yanlış anlaşılmasın kıskanmak değil bizimkisi , takdir , saygı , hürmet babında tabi. Ne yemişler ne içmişler bu arkadaşlar bunca yıl diye düşündüm , çünkü dertlerin tasaların peşinde koşmuştuk çokça içmiş pek yememiştik bir zamanlar beraberce ...
Sonuçta
Soungarden’i sahnede ve canlı olarak görmek güzeldi tabi . Bu konser alanını
ilk gününden beri biliriz , ta lunapark halinde , tüm yakın geçmişi
konserlerinde bulunduk ama son yıllarda
ki bu sahayı bölme , haydi böldün de
abartma durumunu anlamış ve kabullenebilmiş değilim . Ayrıca artık kronik hale gelen bir ses sorunu
da iyice can sıkar oldu ( Ayak üstü bir
bir arkadaş , gidemediğimiz bir önceki Manowar konserinde de sesin berbat olduğunu
söylüyor bu arada kulağımıza ..)
Dolayısı ile paramıza göre yarı sahadan
bakar olduk sahneye , haydi onu geçtik de buraya dahi ses gelmemesi Chris ve
arkadaşlarını kanlı canlı görürken, sesin bir o kadar uzaklardan geliyor olması
en hafif tabiri ile can sıkıcıydı . Bir
de arkamızdaki yeni yetmelerin , henüz kalınlaşmaya yüz tutmuş sesleri ile bağıra çağıra şarkılara eşlik
etmeleri zaten olmayan sesin iyice içine ediyordu . Çocuklara kızmıyorum tabi ,
daha belkide onlar doğmadan önce kurulmuş grubu benim 90’larda dinlediğim
çoşkuyla dinlediklerini görmek tabi ki sevindirici hatta ötesiydi . Sonuçta
hepimiz bir zamanlar yeniyetmeydik ,
Soundgarden bile ...
Herneyse
bira,sigara eşliğinde ,kısık ses düzeninin girdabında Cornell’in iyi vokali, sese kurban giden
Thayil’in soloları ,bas ve davuluyla ; şöyle açık hava konseri dediğinde müziğin fiziki gücünü içimizde gümbür gümbür hissedemediğimiz
bir Soundgarden geçti boğazdan , acaba martılar ne düşündü bakın onu
bilemiyorum işte .
Spoonman , Black Hole Sun , The Day I Tried to Live , My Wave gibi
güzel şarkıları da bize bir anı kaldı . ( Setlist’in tamamı görselde yer
alıyor )
Yani uzun
lafın kısası , içimde tam bir tatmin olmamışlık duygusunun kalmış olması canımı
sıkıyor açıkçası . Bu grup bunu haketmiyor , bu sebeple şu an bile organizasyone ve ses masasına halen
sinirleniyorum ...
“...
All my friends are Indians
All my friends are brown and red, spoonman
All my friends are skeletons
They beat the rhythm with their bones, spoonman
Feel the rhythm with your hands
Steal the rhythm while you can, spoonman
Thank you, good night people “
All my friends are brown and red, spoonman
All my friends are skeletons
They beat the rhythm with their bones, spoonman
Feel the rhythm with your hands
Steal the rhythm while you can, spoonman
Thank you, good night people “
Geronimo Yalnızkartal
Haziran , 9 , 2014
İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder