Koşmaya başlarkende koşarkende düşünürüm , ne için koşuyorum ? Ya da koşarken ne düşünüyorum , koşunun bana katkısı ne diye ? Aslında açık söyleyeyim bunların çok net cevapları yok . Sadece şunu biliyorum ki koşmak gerçekten bana büyük bir zevk veriyor . Ancak asıl zevk veren kısımı da şu ki , antrenmanlar , hazırlık ya da sağlıklı olabilme adına yapılan ve tek başınıza gerçekleştirdiğiniz koşular farklı iken , bir büyük yarış etkinliğinin içinde yer almak bambaşka bir heyecan , zevk , mutluluk ve hatta huzur yaşatıyor insana ...
Binlerce kişinin oluşturduğu bir kalabalık içinde aslında yalnızsınızdır , görünen şekliyle binlerce kişiyle birlikte koşarsın , birleri yanından geçer gider , sen birilerinin yanından geçer gidersin , o esnada bunca kalabalık içinde aslında herkes kendisi iledir ve öncelikli mücadelesi kendine karşıdır . Benim gibi yarışlarda kürsü ya da derece gibi iddiası olmayıp kendi kendisiyle yarışanlar için bu uzun yarış süreleri kendi kendinizle kalma , düşünme , mücadele etme , konuşma , ya da zaman zaman tamamen transa geçmiş gibi herşeyden kopmak gibi olağanüstü bir beyinsel dinelmeye katkı sağlayabiliyor . Tüm bedeniniz ve kaslarınız hatta zihniniz bile bitik bir halde iken bomboş bir hisse kapılabiliyor yalnızca artık yarışı bitirmeye varış çizgisine konsantre oluyor , sizi zorlayan " bırak" ya da " çok az kaldı biraz daha gayret " diyen o iki iç sesinizden başka kimse olmuyor . İşte o anda ki mücadeleniz finiş çizgisini geçtiğinizde tarifsiz bir hazza dönüşüyor .
Uzun mesafeli koşular mesafelerle beraber sizi de farklı içsel ve fiziksel hallere sokuyor . Örneğin 21 km'lik yarı maratonu koşarken ben de mesafeyi dörde böldüm , ilk beş kliometrede rahattım , bu süre ve mesafede çevreye duyarlıyım , insanları izlerim , aklıma günlük meseleler gelir , koşunun parkuruna göre manzaraya bile dikkat kesildiğim anlar olur . Ancak sonrası yani onuncu kilometreye doğru giderken artık yanızca kendimle kaldığımı farkederim yanımdan geçenlere ya da geçtiklerime hiç odaklanmam , bedenimi dinlemeye yorgunluğuma ve kaslarımdaki ağrlarıma odaklanırım , bu eşiği geçmek ilk önceliğimdir çünkü on kilometre benim için eşiktir , buralarda içimdeki olumsuz ses " bırak " demeye başlar . Ancak onbirinci kilometrenin ilk metreleri ile beraber onu yendiğimi hissederim. Artık onbeş kilometre çizgisi tek hedeftir , zihin neredeyse boşalmıştır , tek düşünce bedenin , yolun uyumu ve gücümün beni nereye kadar taşıyacağıdır . Koşu içinde yarışçılardan ya da etraftan bir tepki ( Yarışçıların biribirini tetiklemesi motive edici sözleri , bir motivasyon çığlığı , ya da yolun kenarına dizilmiş seyircilerin teşvik nidaları , alkışları , tempo ritimleri gibi ...) yoksa bu rutin düşünce ile temponuzu hafif düşmeye başlar ama halen bedensel bir sporcu sakatlığıda yaşamıyorsanız koşar koşar koşarsınız . Gözüm bunda sonra sürekli kalan mesafeleri gösteren tabelaları arar , tek hedefim ve tek düşüncem metrelerin azaldığını görmek ve onları geçtikçe bir kez daha başardığım hissi dışında hiç bir şey hissetmemektir . Bakarsınız ki onbeşinci kilometrede bitmiştir . Artık tek düşünce yirminci kilometreye ulaşabilecek miyim acaba demektir . Parkur bildiğiniz biryerse farkında olmadan onu belli kısımlara bölerim , tek tek onları geçmeye odaklanırım , yolun üzerindeki bir okul , bir park , bir kavşak , bir rampadır çoğu zaman bunlar . Bu arada beden yavaş yavaş tükenir , bitme noktasına yaklaşır . Bu dakikadan itibaren zihin ve beden uyumu devre dışıdır , tamamen otomatik olarak hedefe yani varış çizgisine doğru koşarsın . Buradaki her adımda her metrede ve kilometrede zihin boşalır , kaslarda laktik asit oranı artarken , bedene binen ağrılar zihinden sorunları , sıkıntılar , stresi emer alır ve o son çizgiden geçtiğinizde tüm bunlarda sonuca ulaşır . Bir kez daha bir koşudan çok daha ötesini başarmış olduğumu bilerek geçerim o çizgiyi... " Koşmasam Yazamazdım" kitabının yazarı Haraki Murakami'de şöyle tariflemiş konuyu “Koşmak benim için etkin bir egzersiz, aynı zamanda etkin bir metafordur. Ben koşarken ya da bir yarıştan diğerine giderken ulaşmayı hedeflediğim ölçütün çıtasını azar azar yükselttim, bu hedefleri başarmak yoluyla da kendimi yukarılara taşıdım (…) Dünkü kendimi biraz olsun geçebilmek; önemli olan iste bu. Uzun mesafe koşularında geçmem gereken bir rakip varsa bu geçmişteki kendimden başka kimse olamaz çünkü.”
Koşmak aslında insanın kendisini en iyi tanımasını sağlayan unsurlardan biri bana göre , yalnızlığının zihinsel sınırlarını ve aynı zamanda bedeninin sınırlarını da keşfetmesidir . Pistte , patikada , ormanda ya da asfaltta nerede koşarsam koşayım her bitirdiğim mesafenin bana büyük kazanımları olmuştur .

Haydi şimdi ...
Aylak Adam .
Nisanın son günleri 2014
Bir alıntı :
‘Koşmak bedenin kitap okumasıdır’. Nasıl insan kitap okudukça beyni gelişir, aydınlanırsa koşarken de aynı şeyi kaslar yaşar. Koştuktan sonra kendimi daha diri daha hayata ait hissediyorum”
Mustafa Balbay
Okunası bir kitap önerisi : Koşmasaydım Yazamazdım/ Haruki Murakami/ Çeviren: Hüseyin Can Erkin/ Doğan Kitap/ 170 s.
Kitapla ilgili bir yazı :
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kitap/26853/Haruki_Murakami_den__Kosmasaydim_Yazamazdim_.html#
‘Koşmak bedenin kitap okumasıdır’. Nasıl insan kitap okudukça beyni gelişir, aydınlanırsa koşarken de aynı şeyi kaslar yaşar. Koştuktan sonra kendimi daha diri daha hayata ait hissediyorum”
Mustafa Balbay
Okunası bir kitap önerisi : Koşmasaydım Yazamazdım/ Haruki Murakami/ Çeviren: Hüseyin Can Erkin/ Doğan Kitap/ 170 s.
Kitapla ilgili bir yazı :
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kitap/26853/Haruki_Murakami_den__Kosmasaydim_Yazamazdim_.html#
Selam Şeref, çok beğendim, koşmaya ve deneyimlerini yazmaya devam etmelisin..
YanıtlaSil